Os2

 Bir gün saygı duyduğum yaşlı bir adam bana "ayağını  düşünüyor musun?" diye sormuştu. "Hayır neden  düşüneyim ki?" dedim. "Ayağında taş yok o yüzden düşünmüyorsun" demişti. İnsanın acıya hassasiyeti her şeyden fazladır. O kadar ki hassas olduğu tek şey o gibidir. Vücudunuzdaki her bir organ işlevini mükemmel bir şekilde yerine getiriyor olsa dahi ayakkabınızdaki bir taş bütün gününüzü zehir edebilir. Büyük ölçekte de durum böyle. Dünya ince bir ayar üzerine kurularak hayat var olmuş. Elektron yükünün biraz fazla yahut az olması çoğu şeyi imkansız kılardı. Güneşin dünyaya uzaklığı ve yakınlığı da hayatı imkansız kılabilirdi. Bulunduğumuz evren hayatı yaşanılabilir kılmak için en berbat evren. Milyarlarca ince ayarın neticesinde hayat ancak var olabiliyor. Böyle bir hayatta da hissedebildiğin tek şeyin acı olması en anlamlı ve direkt şekilde doğanın kanunu olarak özetlenebilir. Bunlar yetmezmiş gibi bütün bu toplum, sen, ben, kendim, bu sonsuz drama, aptal arzulardan, geçici çözümlerden ve şımartılmış heveslerden ibaret. Bu anlamsızlığın bir an önce son bulması ve hiç var olmaması gerekiyordu. Biraz daha devam ederse cezasını çekmek için cehenneme hiçbir şey bırakmayacağız. Bu dünyayı doğanın dayatmalarına onurlu bir karşı duruşla Tanrıya insansız bir şekilde geri teslim etmeliydik. Etmeliyiz. 20 yaşında hayatını kaybeden dostum için artık üzülmediğimi fark ettim. Kurtulanın o olduğu çok aşikardı. Gözlerindeki ışık sönüp yüzündeki kaslar gevşediğinde, ilk defa o anda gördüm, nihayet rahatlamıştı. O anda anladı bırakıp gitmenin ve bu kadar sıkı sıkıya bağlanmanın hiçbir esprisi olmadığını. Güzel bir uyku çekmemek için hiçbir sebep yoktu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Notlar: Bir Zamanlar Sevdiklerim

Notlar: Soliptik Enaniyet

An