Kelimeler ve Gerçeklik
Önerme 1: Özgürlük köleliktir. Önermesi zihnimizde özgürlük gibi bir yüceliğin kölelik gibi bir alçaklıkla aşağılanması olarak tezahür ediyor. Belki önerme birazdan farklı argümanlarla desteklenerek özgürlüğün belli yöntemlerle manipüle edilerek kölelik haline nasıl getirildiğinin izahını yapacak bir paradigmanın giriş cümlesi gibi geliyor. Bu zıtlığın izahının yapılacağı beklentisini doğuruyor.
Önerme 2: Kölelik özgürlüktür. Bu sefer anlam tümüyle değişiyor. Köleliğin yüceltildiği gibi bir anlam çıkıyor. Bireysellikten sıyrılıp, çok daha büyük bir şeyin parçası olmanın hem bireyi özgürleştirdiği hem de bütün için hayrına sonuç verdiği gibi bir anlam çıkıyor.
Anlamadığım şey şu: İki önerme de esasında birbirinin aynısı. Matematiksel olarak modellersek Kölelik=Özgürlük ==> Özgürlük=Kölelik diyebiliriz. Birinin diğerinden önce yazılmış olması, anlamda ve matematiğin içerisindeki mantıkta hiç bir farklılık ve çelişki teşkil etmez. Demek ki günlük dilde benim anlayamadığım çok farklı dinamikler mevcut ve bu sandığımdan çok daha kompleks bir mesele. Öyle ki kullandığımız kelimeler yalnızca kendileriyle var olmuş değiller. 'Elma' kelimesi yalnızca elma değil aynı zamanda yeşil, kırmızı, tatlı ve organik de demek oluyor. O zaman kelimeler kendileriyle beraber çağrıştırdığı bir çok şeyi de temsil etmiş oluyorlar. Bir fikrin de kabul ettirilmesi için çok güzel şeyleri çağrıştırmasını sağlamak gerekiyor ya da tam tersi bir fikri yasaklamamız için fikrin oluşturacağı imgelere kan, gözyaşı, sefalet ve çığlıklar eklememiz lazım. Şuraya varacağım: Eğer biz imgelere hükmedebilirsek kelimelerin kendisine de hükmetmiş olacağız. Kelimelere hükmetmek, gerçekliğin kendisine hükmetmek anlamına da geliyor.
İmgelere hükmetmek mümkün mü? Böyle bir güç mevcut mu? Günümüzde akıntıya karşı kulaç atmayan insanları tek şey şekillendiriyor. Medya ve eğlence. Bu insanların değer yargılarını oluşturan iradenin ismi 'Ana akım medya' ve 'Sinema, müzik ... içinde barındıran eğlence sektörü' oluyor. Böyle bir gücün bütün zihinleri kontrolü altına almasını internet ve modern iletişim araçları oldukça mümkün kıldı. Bunların tüketimini insanın inisiyatifine bıraktı ama şehvetiyle ile de insanları cezbetti. Bir anlamda özgürlüklerini baştan çıkarmayı başardı dolayısıyla sorumluluk bireyin kendisinde olduğu için bireyin kendisi buna direnç göstermedi. Biz böyle bir hegemonyanın ilk adımları attığı bir zaman diliminde dünyaya gelmiş olabiliriz. Bir baksanıza Amerika'daki insanlar için neyin erkek neyin dişi olduğu tartışılabilir hale geldi. Hatırı sayılır bir grup dünyanın düzlüğü üzerinde ısrar ediyorlar hem de bilimin her türlü batıl inanışı ortadan kaldırabileceğini düşündüğümüz bu zamanlarda. Yani gerçeklik büyük bütçeli pasif telkinlerle gerçekten de değiştirilebiliyor. Acaba sahip olduğumuz fikirlerin ne kadarı bize ait? Ne kadarı gerçek? Varlığından şüphe etmeyeceğim ne kadar şey var acaba? Deccal internetin ta kendisi mi? Şu an içinde bulunduğum şüphecilik üzerinde biraz daha durursam "Çılgınlık" denilen tek kişilik azınlıklardan olacağım sanırım. Şimdilik bu kadar.
Yorumlar
Yorum Gönder