Kayıtlar

Pazar Yerleri

Resim
Sen sinekler ve böceklerle çok yakın yaşadın. Bu pazar yerlerinden kaç. Boynunu kaldırıp bakmak zorunda olduğu her şeyin eteklerine asılır onlar, onların intikamından ve bitmeyen hasetlerinden kaç. Görülmüş müdür bayağıların ve her günün insanlarının hazineleri görmüşlüğü ya da güzellikleri takdir edebilmişliği? Senin bütün yüceliklerin olduğu yerde tehdit teşkil eder onlara. Düşünürsün, bunlar küçük insanlar hoş görülmelidir diye lakin onlar düşünür bu hoş görmeler beni hor görmesidir bunun. Senin sessiz gururun daima rahatsız eder onları. O yüzden yükseklere kaç. Görünmez elleriyle ağaçları deviren rüzgarın sert estiği yerlere kaç. Aşağıya bakmadan yıldızlara kaç. Caspar David Friedrich – Wanderer Above the Sea of Fog https://www.youtube.com/watch?v=eMnxjdGTK4w&list=RDeMnxjdGTK4w&start_radio=1

Les Feuilles Mortes

Resim
Francisco Goya "The Sleep of Reason Produces Monsters" Ah sonbaharlar, ortasından yazıyorum başınıza, genel bir geç kalmışlığın ifadesi olarak. Benli bensiz akıyor buğulu nehirlerim, ben olmadan olmayacakmış gibi Allah'tan akşamlar hatırlatıyor.  Yadsınabilirliğimizi. Bizim yüzümüzden mekik dokuyorum, kainatın yaratıcısı olmak ve hiçbir muhabbete layık olmamak arasında. Biz ve "miz", evet. Bir kafeste 2 benlik yaşıyormuş nasılsa? Birine ben desek ötekine beden. Ne cüretle razı gelmediğim bir şeye harekete geçirmeye çalışırsın sen bedenen? Bir avatara kusursuz nitelikler atfedip buna "l'amour" demek sana düşmüş müdür sahiden? Kes artık! Ne diyorsam o! Susmalıydın bilincin karşısında yıldız tozu olarak. Ah senin kanında o kadar kölelik var ki... Ehlileşmeli, daha yıllarca zincire vurulmalısın. Şimdi yabancılığını da çekmeyeceğin üzere hücrene, uzun gecelere, karanlıkla öpüşmeye... İkimizin de iyiliği için kazananı ben olmam gereken bize karşı verilec...

An

Resim
"The Creation of Adam" – Michelangelo (1512) Hakikatin ne tür bilgiye haiz olduğu sorusu çokça karmaşalara neden oldu. Fiziğin, doğanın nesnel ve sabit davranışları mı yoksa bu herkesçe mutabık halde var olduğu görünen "sonuçlardan" ziyade bunları varlığa getiren ve harekete geçiren sebeplerin mi kıymetli olduğu sorusu ne zamandır gündemdeydi. Bu iki yaklaşıma da bir karşı çıkış olarak bu iki epistemolojik ilgiye de insanın muhatap olması gerekliliğinden dolayı en başta insanın ne olduğunun anlaşılması zorunluluğu benim de mutabık olduğum bakış açısıdır ve bu hakikatin bir parça öznel olmasını zorunlu kılar. Bilgi öncelikle insanın içinde bulunduğu sistemde sistemin öğelerine maruz kalmasıyla ve bunları zihin aracılığıyla duyumsaması, tecrübe etmesi ve hafızaya kaydetmesi ile kişide en ilkel haliyle mevcut olur. Sistem öğelerinin yani maddesel dünyanın soyutlanması, aralarında sebep-sonuç ilişkisinin kurulması aklın görevidir ve bu anlamda zihin aklın hizmetine sunu...

Notlar: Kanı

Resim
Phaedra and Hippolytus – Alexandre Cabanel (1880)      Akıl, filin kalçalarına ellerimden tutup götürdü ve zifiri karanlıkta yapayalnız bıraktı. Tümden gelimin korkaklık, kolaylık ve ahmaklık addedildiği bu zamanlarda ister istemez fıtratını yadsımak mücadeleden sayılıyor. Usun sınırları en başta elimizi bağlarken, yaratılıştan gelen bir çok güzelliğe de savaş açmış bulunduk. Aklın bir de arzuların, niyetlerin, avuntuların tesiri altında şekillenmiş temayülleri ve beraberinde gelen şüphecilik var ki... Şimdiye kadar rasyonel, sorunları çözmede pek yardımcı olmamakla birlikte başımız daha da çok ağrıyor, hakikat amansız bir huzursuzlukmuş gibi. Karşı çıkıp iyi olmaya çalışanı suçluluk duygusu boğuyor, kendini kötülüğe adayanın da ölmüyor içindeki insanı. Yorulup parçalanıyor, kutuplar arasında zihin.

Notlar: Vahşileşme

Resim
 -Düşünürler kendi döneminin ve tarihinin düşünsel akımlarına çok fazla vakıf olurlarsa orada oluşan katmanlarda sıkışıp kalıp yeni bir şey söylemekten aciz kalabilirler. -Biyolojik evrimimiz ışık hızında ahlaki olana nispeten. -Kibarlık ve güler yüzler kendini tehdit teşkil etmez, kabul edilebilir göstermeye çalışan bir dilenciye mi ait? -İyi ve anlayışlı addedilen insanlar nasıl da güçsüzlük paydasında buluşuyor. İyi olmak zorunda olmayan efendi dışında, çok açık bir saflıktı birinden m e r h a m e t i dinlemek. -Her türlü varlık farklı olanın varlığı için varlık problemi ve savaşlar her daim. -İnsansız yani günahsız şekilde teslim etmeliyiz sahibine bu mavi çakıl taşını. -Ameller uzun vadede kaçınılmaz olarak şekillendirir fikirleri. -Anlamaksızın gücü taklit eden ahmak öfkelendiğinde nasıl kontrolü kaybettiğini anlatıyordu... -Tahta atıma atlayıp dört nala gökyüzünü boylarken, bütün acıları sizlere bırakacağım aptal insanlar. -Bu yankı yapan duvarlar bir mabet ama başkası da gi...

Notlar: Yazgıcılık

Resim
     Maddeye mi ? Metafiziğe mi öncelik ? Ama mesele en başta insandır, başlatan ve sürdüren, Tanrı dahi sanki uzantısı onun zihninin. Yine de bazen kendi dininin kafiri olup düşünmeli, varsayımlarda kaybolmalı, yolu aramalı -tekrar aynı sokağa çıkma ümidiyle değil tabi samimice, inançsızca yapmalı.     Bugün de o günlerden bir gün, mevzusu da irade. Ontolojisi atomik, kozmik bir kum fırtınasından ibaret kaotik bir evren ve tam ortasında insan. İnsan ama yalnızca karbon-bazlı bir yaşam formu olarak karar verici mekanizmaları beyninde toplanmış, ahlak ve hukuktan bahsederken kelimelerle temaşadan fazlasını yapmayan ve esasında yalnızca birden anlamsızca flüt çalan, maddeden ibaret bu insan. Davranışlarını bu noktada belirleyen yegane şey nörotransmitter maddelerin boşalıp toplanması, nöronların birinin yanıp diğerinin kapanması daha küçük ölçekte elektron ve atomların biraz atom altıların hareketi olmalıdır. Modern "Tanrı'yı öldüren" insan bilimin ve epistemoloji...

Notlar: Uyanış

Resim
Salvador Dalí – The Persistence of Memory (1931)      İnsan hiç beklemediği bir zaman, zamana doğru fırlatılır. Edep vericilerin ve büyük yöneticilerin öngördüğü üzere muhafazakar kurumlarda tedrisatlardan geçer. Daha toparlayamadan, daha zamanı koklayamadan, nerede olduğunu anlayamadan mekan-zamanda anlamsız süreklilikte süzülür halde serbest düşüşünü gerçekleştirir. Lakin bir gün olur da -kişi de talih de varsa- mutlu tesadüfler yaşanır, belki bir müzik, bir şiir, bir hastalık hatta bir Zerdüşt yahut bir sapık eliyle dürtü yakalanır akabinde başlayan farkındalık gösterir günlerin birbirine şaşırtıcı bir şekilde benzemeye başladığını ve panikleyen insan ilk kez ölür.     Raylara bağlı halde insan, günleri noktasal zamana indirgemiş ve arasında neden-sonuç-amaç gibi bağlamlardan yoksun şekilde tüketirken, üzerine süratle gelen kara trenin seslerini duymaya başlar. Bu panikle beraber reenkarne olmuştur artık. Ölümün daha uzun ömürlü olmasına boyun eğme ile, insan...